14 Mart 2014 Cuma

Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı öncesi hatıraları

















Atatürk tarafından kaleme alınan Nutuk, büyük asker ve devlet adamının hayatı, düşünceleri ve devrimleri için en temel kaynak durumundadır. Fakat Nutuk, 19 Mayıs 1919’dan başlar, dolayısıyla Kurtuluş Savaşı’nın tarihidir. Atatürk’ün daha önceki dönemlere ilişkin kişisel anılarını birinci ağızdan anlattığı en önemli kaynak ise, Ankara’da yayımlanan Hâkimiyet-i Milliye gazetesi başyazarı Falih Rıfkı Bey (Atay) ile İstanbul’da yayımlanan Milliyet gazetesi başyazarı Mahmut Bey’e (Soydan) 1926 yılında dikte ettirdiği anılardır.

Söz konusu anılar, 13 Mart 1926’da Milliyet gazetesinde ve 14 Mart 1926’da Hâkimiyet-i Milliye gazetelerinde tefrika olarak yayımlanmaya başladı. Fakat Mustafa Kemal Paşa’nın Mareşal Hindenburg ile ilgili anlattığı şeyler Almanya’yı rahatsız edince, Gazi incelik göstererek yayını durdurdu. Anılar, ancak 1944 yılında, Falih Rıfkı Atay’ın kendi notlarını derleyip yeniden yayımlamasıyla tamamlanabildi.

Mustafa Kemal’in 1926’da tefrika edilmeye başlayan anıları, I. Dünya Savaşı sırasında Türk ordusunun içinde bulunduğu durumu anlatarak başlıyordu:

“Ben Birinci Dünya Savaşı’nın müttefiklerimiz için iyi sonuç vereceğine güvenmiyordum. Fakat savaş olduktan sonra bulunduğum cephelerde savaşı başarıya ulaştırmaya çalıştım. Öteki cephelerde ise sanki tersine bir yarışma vardı. Başkomutan Vekili (Enver Paşa) her hareketinde bir ordu yok ederdi: Sarıkamış’ta olduğu gibi… O ve arkadaşları -zaten daha önce- Türk milletini uygunsuz duruma sokmuşlardı. Bu uygunsuz durum, ordunun yabancı komutanların eline bırakılması ve verilmesidir. Bu açıdan Almanları ve Alman asker heyetini tenkit etmek istemem; asıl tenkide layık olanlar elbette bizim devlet reisimiz ve özellikle devlet adamlarımızdır. Türk ordusunun güçsüz ve kabiliyetsiz olduğu inancıyla o heyeti, ayaklarına kadar giderek ve rica ederek memleketimize davet edenler onlardı. Bu heyete, Türk milletinin kabiliyetsizliğinden, beceriksizliğinden açık biçimde söz edilmiş, kendilerine adeta gelip bizi adam etmeleri teklif olunmuştur. Böyle bir müracaat üzerine gelen bu heyet, içlerine girdikleri insanları ve çevreyi güçsüz, hatta haysiyetsiz telakki ederse, mazur görülebilir.”

0 yorum:

Yorum Gönder