Anayasa Mahkemesi'nin İlker Başbuğ'la ilgili kararının ardından hukukçulardan da ilk yorumlar gelmeye başladı.
Hukukçuların yaygın görüş, Başbuğ’un derhal tahliye edilmesi gerektiği yönünde.
TAHLİYENİN ÖNÜ AÇILMIYOR
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi: Açıkçası tahliyenin önünü
açmıyor. Anayasza’nın kişi özgürlüğü hakkını düzenleyen 19. Maddesinin
ihlal edildiğine ilişkin bir karar vermedi. Anayasa Mahkemesi öncelikle
ilk mahkeme önündeki yargılama sırasında uzun tutuklulukla başvuruyu
süre aşımı yönünde kabul edilemez buldu. Usuli nedenle reddetti. Sadece
Ergenekon mahkemesi hüküm verdiği halde ve gerekçeli halde tamamlamayıp
fiziken elinde bulundurduğu halde Başbuğ’un talebine ilişkin bir karar
vermemesini aykırı buldu. Hüküm verdiği halde ya makul bir süre içinde
gerekçeli kararı tamamla ya da tamamlamamışsan o zaman tahliye talebi
ile olumlu veya olumsuz bir görüş bildir, diyor. Yani, serbest
bırakılması yönünde başvurabileceği bir makamın varlığını işaret ediyor
bu karar. Yoksa uzun tutukluluk nedeniyle bir ihlali düzenlemiyor. Ve
zaten kararında açıkça demiş ki, sen olumlu veya olumsuz bir karar
değil, bir karar ver diyor. Dolayısıyla milletvekillerinden tamamen
farklıdır. Tutukluluk süresine ilişkin vurgu bakımından farklıdır.
Burada makul süre nedeniyle bir ihlalden söz etmiyor.
DOĞRUDAN TAHLİYEYE YOL AÇMAZ
Türk Ceza Hukukçuları Derneği Başkanı Avukat Fikret İlkiz: Anayasa
Mahkemesi bu kararla yerel mahkemeye “Talebi incelemeniz lazım.
Yargıtay’a gitmesini engellemişsiniz, bu bir ihlaldir. Tahliye talebi
hakkında bir karar ver” diyor. Yani şöyle: Mahkeme bir hak ihlali
tespiti yapıyor. Bu tespiti, Anayasa’nın kişi hak ve özgürlükleriyle
ilgili maddelerine atıfta bulunarak yapıyor ve “Karar ver” diyor.
“Askıda bırakamazsın” diyor. Bunu ihlal sayıyor. “Herkesin adil
yargılanma hakkı var ve karar vermen gerekir” diyor. Bu karar doğrudan
tahliyeye yol açmaz. Çünkü mahkemeye “Talebi incele” diyor. Karar
verilmemiş olmasını hakkın ihlali olarak tespit etmiş. Mahkeme bu konuda
bir karar vermeli. Yerel mahkeme, “Ben el çektim, karar veremem”
diyemez. Aslında Anayasa Mahkemesi bunu karara varabilirdi. Artık böyle
bir ülkede hangi mahkemenin önüne gelirse gelsin, sorun mutlaka
çözülmeli.
DERHAL TAHLİYE EDİLMELİ
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu:
İlker Başbuğ’un şu andan tezi yok derhal tahliye edilmesi lazım. Bir
gerekçeli kararı yazmaktan aciz, kapısına kilit vurulmuş mahkemelerden
söz ediyoruz. 700 bin kişiye komuta eden İlker Başbuğ’un, web sitesi
üzerinden nasıl darbe yapacağının gerekçesinin yazılması gerekiyor.
Mahkumiyetleri peşin peşin verdiler, şimdi gerekçeyi bulmaya
çalışıyorlar. AYM’nin ise vermiş olduğu karar sadece gerekçenin
yazılmamış olmasına dayanmıyor. Tutuklamada yeterli gerekçe yazılmamış…
Rıza Sarraf denilen, ne iş yaptığı bizce meçhul, sadece bakan
evlatçıklarıyla yakın ilişkide olmak suretiyle akıl almaz servetler
kazandığı bilinen bir zatın, konumu dolayısıyla tahliyesine karar
verildiği Türkiye’de, bir dakika bile zindanda tutulamayacak bir kişi
varsa İlker Başbuğ’dur, Engin Alan’dır, Doğu Perinçek‘tir.
Rıza Sarraf’ın bakan çocuklarının konumlarından binlerce kat daha
muteber olan insanlardır. Ben İlker Başbuğ’un avukatlarına öneriyorum,
tüm avukatlara öneriyorum. Ne iş yaptığı belli olmayan bir zatı
muhteremin tahliye kararı artık içtihattır, bunu emsal göstersinler.
Türkiye’deki her tutuklu mahkemeye başvursun. Konumum dolayısıyla
tahliye edilmek istiyorum desin. Bu karardan sonra bir dakika bile daha
fazla tutuklu kalması artık kabul edilemez. Şunu da çok ifade edeyim
HSYK’nin teftiş mekanizmasının adalet bakanına doğrudan bağlanması ve
dolayısıyla Başbakan’a bağlanması, Türkiye’deki bütün hakim ve savcıları
başbakan’ın insafına terk etmiş durumundadır. Türkiye’nin binlerce
çalışkan ahlaklı hakimi vardır. Bunu kabul etmek mümkün değildir.
HSYK’nın teftiş mekanizması Başbakan’a bağlandıktan itibaren,
zindanda tutulan herkesin sorumluluğunu artık Başbakan’da görürüm.
Tahliye kararı verilmeyen her olayda başbakan sorumludur.
TAHLİYE BUGÜN OLUR MU?
Ben bir dakika içinde olmasını istiyorum. Karar yazıldı bildiğim
kadarıyla, derhal götürürler, birazcık fazla mesai yapıversin
hakimlerde. Çünkü ilker Başbuğ yeterince fazla mesai yaptı İlker Başbuğ.
Burada sadece İlker Başbuğ’u tahliye etmeyecekler, kendi namuslarını,
yargının namuslarını da kurtaracaklar.
BALBAY’DAN FARKLI KARAR
Balyoz
davası avukatlarından Hüseyin Ersöz: Öncelikle şunu ifade edeyim.
Balbay kararından çok daha farklı bir kararla karşı karşıyayız. Özgürlük
hakkıyla beraber milletvekili seçilmesinden kaynaklanan hakların da
ihlal edildiği yönündeydi.
sanıklar tahliye talebinde bulunmuştu ancak mahkeme reddetti. Ama
başbuğ kararında farklı bir durumla karşı karşıyayız. Tam olarak
özgürlükten yoksun bırakmanın sebebi Yargıtay’a dosyanın gönderilmemesi
ve gerekçeli kararın yazılmaması nedeniyle. Bu da özgürlük hakkına
ihlalin gerekçesi. İlker Başbuğ ile aynı durumdan olan diğer sanıklarla
bağlayıcı durumda olan bir kararla karşı karşıyayız.
CEZA HUKUKÇUSU YILMAZ YAZICIOĞLU:
Kararın ardından NTV canlı yayınına katılan Ceza Hukukçusu Yılmaz Yazıcıoğlu ise şunları söyledi:
“Bu sadece özgürlüğün kısıtlanmasına ilişkin bir karar. Yargıdaki
orantısız güç kullanımına ilişkin bir karar. Hükme ilişkin değil.
Buradaki espri şu. Gerekçeyi mahkeme yazmadığı için Yargıtay’da da
tahliye hakkınız vardı. Şimdi yazsalar bile tahliyenin gerçekleşmesi
gerekiyor.
Anayasa Mahkemesi’ne bu kararına uymazsa, o zaman kasıtlı olarak
özgürlüğü kısıtlamış oluyor. Bu karar faksla iletildiği için bu akşam o
mahkemenin, orada hazır olması gerektiği için, faks ellerine ulaştıkları
zaman karar vermeleri gerekiyor. Kişinin öneminden de yaptığı görevden
de bahsediyor. Balbay kararında diyordu ki o süre çok uzundur. Burada
tutuklama bakımından gerekçe koyamamıştır deniyor.”
Kaynak: Sözcü
0 yorum:
Yorum Gönder